Havza Haber Ajansı’nın bildirdiğine göre Hüccetü’l-İslam ve’l-Müslimîn Mesud Âlî, Çarşamba günü Kerime-i Ehlibeyt’in türbesinde düzenlenen “Kız Kardeşlik Ahdı” ve ülke genelindeki üniversiteli kız öğrencilerin büyük buluşmasında yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Hazret-i Masume’nin (s.a) doğum günü, tıpkı Hazret-i Zehra’nın (s.a) doğum gününün ‘Anneler Günü’ olarak adlandırılması gibi, ‘Kızlar Günü’ olarak isimlendirilmiştir. Ancak bu tür gün adlandırmalarının ne İslam’ın ilk dönemlerinde ne de dini metinlerde bir geçmişi yoktur.”
Hüccetü’l-İslam ve’l-Müslimîn Âlî, İslam’da “Kızlar Günü”, “Anneler Günü”, “Babalar Günü”, “Öğretmenler Günü” gibi özel günlerin bulunmadığını belirterek şöyle devam etti: “İslam’da her gün kız, anne, baba ve öğretmen içindir. Belirli bir günle sınırlama yapılmaz. Fakat modern dünyanın maddi kültürü ve gaflet ortamı sebebiyle bu kıymetli insanlara olan ilgimiz zayıfladığından, onlara saygı ve dikkati hatırlatmak için bazı günleri özel olarak isimlendirmek zorunda kalıyoruz.”
Kerime-i Ehlibeyt türbesinin konuşmacısı ayrıca, dinî kültürümüzün kadın, anne ve kızlara dair çok derin ve vurgulu mesajlar içerdiğini belirterek şöyle ekledi: “Yüce Allah Kur’an’da hem kadınlara hem de iman eden erkeklere bir kadını – hem de masum olmayan bir kadını – örnek olarak tanıtmaktadır. Bu kadın, Firavun’un hanımıdır. Üstelik bu örneklik, kadının toplumda hiçbir değerinin olmadığı bir çağda Kur’an’da zikredilmiştir.”
Hüccetü’l-İslam ve’l-Müslimîn Mesud Âlî sözlerine şöyle devam etti:
Resûlullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Bir kadının saadetinden biri, ilk çocuğunun kız olmasıdır.” Başka bir rivayette ise “Sizin en hayırlı evlatlarınız kızlarınızdır.” buyurmuştur. Aynı şekilde İmam Sadık (a.s) da “Kız çocuklar sevap ve iyilik (hasene), erkek çocuklar ise nimettir” demiştir. Allah, haseneden dolayı sevap verir ama nimet karşısında insanı sorguya çeker.
Hüccetü’l-İslam ve’l-Müslimîn Âlî, ayrıca şu hadislere de dikkat çekti: “Evinde kız çocuğu bulunan bir haneye Allah’ın bereketi ve rahmeti iner.” Diğer bir rivayette ise şöyle buyrulmuştur: “Evinde kız olan her haneye melekler sürekli uğrar ve o evi ziyaret ederler.”
“Modern Câhiliye, Kadının Kimliğini Yok Etmektedir”
Hüccetü’l-İslam ve’l-Müslimîn Âlî Kerime-i Ehlibeyt’in türbesindeki konuşmasında, modern câhiliyenin önceki câhiliyeden daha tehlikeli olduğunu vurguladı. Çünkü bu yeni câhiliye, doğrudan kadının şahsına değil, onun şahsiyetine ve kimliğine saldırmakta; bu amacına ulaşmak için de bilim, medya gücü ve uluslararası kurumları kullanmaktadır.
Hüccetü’l-İslam ve’l-Müslimîn Âlî, Yahudilerin kendilerini üstün ırk olarak gördüğünü, diğer insanların ya onların kölesi olması ya da yok edilmesi gerektiğine inandığını belirtti. Bu düşüncenin izlerini Siyon Protokolleri adlı kitapta görmek mümkündür. Söz konusu kitabın onuncu protokolü doğrudan aile yapısıyla ilgilidir. Bu protokole göre, “İsrailoğulları dışındaki toplumların aileleri, ailenin temel direği olan kadın üzerinden çökertilmelidir.”
Bu planın hedefinde ise doğrudan İran ailesi ve kadını vardır.
Hüccetü’l-İslam ve’l-Müslimîn Âlî, İslam düşmanı Fransız yazar Michel Houellebecq’in şu sözlerini aktardı:
“Batı, Müslümanların başına bomba atmak yerine, kadınlarına mini etek vermelidir ki aileleri kendi kendine çöksün.”
Ayrıca medya imparatoru ve “şeytanların sultanı” lakabıyla bilinen Rupert Murdoch’un yaklaşık 20 yıl önce İran hakkında yaptığı bir açıklamaya da değindi. Murdoch, “İran toplumunda anne kutsaldır, saygı görür. Eğer biz İran’da anneyi itibarsızlaştırabilir, onu aşağılayabilirsek, aileyi de çökertebiliriz” demişti.
Hüccetü’l-İslam ve’l-Müslimîn Âlî, batının şeytani planlarının sadece fikir düzeyinde kalmadığını, bizzat uygulamaya geçtiklerini belirtti. Örneğin Batı’da 1 Ağustos günü “Çocuksuzluk Günü” olarak kutlanıyor. Bu günle, çocuk sahibi olmanın gereksiz olduğu empoze edilerek, doğurganlık değersizleştiriliyor ve kadınlara “eğer yalnızlık hissederseniz evde hayvan besleyin” önerisi getiriliyor. Bütün bu politikalar, kadının asli rolünü silmek ve genç kızları fesada sürüklemek için yürütülüyor.
“Kadınlar, erkeklerden daha erken bir şekilde Allah’a yakınlık mertebesine ulaşabilirler”
Hüccetü’l-İslam ve’l-Müslimîn Âlî, konuşmasının sonunda kadının manevî potansiyeline vurgu yaptı:
“Eğer bir genç kız temizliğini ve iffetin zirvesi olan tesettürünü koruyarak Allah’a kulluk yolunda ilerlerse, erkeklerden çok daha hızlı şekilde Allah’a yakınlaşabilir. Çünkü kadınlar daha duygusal, daha şefkatli ve daha içten oldukları için maneviyata yönelmeleri daha güçlü olur.”
Hüccetü’l-İslam ve’l-Müslimîn Âlî, Hazret-i Fatıma (s.a), Hazret-i Zeyneb (s.a) ve Hazret-i Masume’nin (s.a) varlıklarının, kadının kimliğini koruyabilmesi için en güçlü örnekler olduğunu belirtti. Kadın kimliğinin, modern cehalet döneminde yitirildiğini, bu nedenle İslami örnekliğe daha çok ihtiyaç duyulduğunu vurguladı.
Hazret-i Masume’nin (s.a) evlenmemesinin bazı sebeplerinden de bahseden Hüccetü’l-İslam Âlî, dönemin siyasi atmosferinde gençlerin, Musa b. Cafer’in ailesiyle evlenmekten çekindiklerini, bu nedenle Hazret-i Masume’nin (s.a) 28 yaşında bekâr olarak vefat ettiğini belirtti.
“Hazret-i Masume, İmamının Yolunu Tamamladı”
Hüccetü’l-İslam ve’l-Müslimîn Âlî, Hazret-i Masume’nin (s.a) sadece bir imam evladı değil, aynı zamanda imamının davasının tamamlayıcısı olduğunu söyledi. İmam Rıza (a.s), Şiiliği İran topraklarında yaymak için mücadele ederken, Hazret-i Masume (s.a) de İran’a hicret ederek bu misyonu tamamladı. Bu hicretin sonucunda, bugün dünyanın en büyük Şii ilim merkezi olan Kum şehri, Ehlibeyt’in bir haremine dönüştü.
Hüccetü’l-İslam ve’l-Müslimîn Âlî ayrıca, Hazret-i Masume’nin (s.a), Kerbela şehitlerinden sonra, hakkında İmam tarafından bizzat ziyaret duası yazılmış tek imam evladı olduğunu da hatırlatarak, onun manevî makamına dikkat çekti.
yorumunuz